Okurla kavgalı bir ilişki kuran Mehmet Erte, kitabın "Delik" adlı ilk bölümünde, sıradan durumları paranoyak bir zihnin işleyiş süreci içinde, ironik bir dille öyküleştirerek, somutla soyutu altüst ediyor. Bu öykü dünyasında hep mantık sınırları içinde kalmamıza rağmen, okuduklarımızın 'saçma' ve sıradışı olduğunu düşündüren bir yorum diliyle karşılaşıyoruz. Gündelik davranışlar, küçük mimikler kuşkucu bir bakışla güç problemler gibi algılanıp çözülüyor. Erte'ye göre şeylerin üzerini anlamlandırarak örtüyoruz, bu örtünün altında ne olduğunun, yorumladığımızın dışında bir dünya olup olmadığının ise bir cevabı yok ama arayışı var. Aslında bu arayışta her örtünün üzerine yeni bir örtü konuyor, hakikatin peşine düşen insan sonsuz sayıdaki olasılığa (yoruma/anlama) hayat vererek kendi cehennemini yaratıyor.
"Bir Kölenin Eğitim Sorunları", "Bakışın Kirlettiği Ayna" ve "Vazgeçilmiş Renk" adlı diğer bölümler ise köle-efendi ilişkisi, irade, kader, aşk, bağlılık, cinsellik, aldatmak-aldatılmak-aldanmak kavramları etrafında, farklı biçim ve biçemlerde dönerek, gizli bir ana başlık altında toplanıyor.
Varoluş kabuğunda bir delik açarak bedene, intihara, ergenliğe, birlikteliklerden doğan iktidara, düşünce'nin mahrem bölgelerine 'bakmak' isteyenler bu kitabı okurken topuklu ayakkabılarını, kravatlarını, güneş gözlüklerini çıkarsınlar
"Benim için gözler yoktu artık, gözleri dikenli teller gibi koruyan kirpikler vardı. Gözler vardı tabii ama kirpikleri aşıp ulaşamıyordum onlara. Gözler yoktu yani, ama aslında ulaşılmazlıkları oranında daha güçlü olarak vardılar. Gözler vardı yani. Ama kimin gözleri? Neredeydi o? Hiçbir yerde olmadığı için her yerdeydi. Nerede olduğunu bilmediğim için buradaydı. (Onun sokaklarında bir hacıydım."
Mehmet Erte
1978 yılında İzmir'de doğdu. Üniversitede fizik okudu. Yayımlanan ilk ürünü "Yıldırımları Beklemek" (Varlık, Aralık 1999) adlı şiiridir. 2003 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'ne değer görülen Suyu Bulandıran Şey adlı dosyası, aynı yıl Varlık Yayınları'ndan çıktı. İki yıl Yasakmeyve dergisinin yayın müdürlüğünü yaptı. Bazı öykülerini Kitap-lık, Varlık, Özgür Edebiyat, Kül Öykü dergilerinde yayımladı. Halen Varlık Yayınları'nda editör.
TADIMLIK;
Çocukluğumdan beri düşünmemeye çalışırım. Düşünmemek elimden gelmiyor. Hoş, bunu başarabilen biri de yoktur sanıyorum. Birkaç saniye için olsun, düşünmemek... Başta bir oyundu. Evet. Çocuklara özgü deneylerden. Sonra ıstırap oldu. Sonra ben doktorluk olunca daha da ıstırap oldu. Prof. Dr. Necati Alışkan yaman adamdı doğrusu. Başıma bir sürü iş açtığı için kızmıyor değilim. “Şiir yazmayın,” dedi, “duyguları boşaltmak sizin durumunuzdaki birine iyi gelmez.” ‘Duyguları boşaltmak’ demesine sinir olmuştum; ‘Bakın,’ diyerek karşı çıkacaktım ki Allahtan lafı ağzıma tıkadı, yoksa buraya şiir üzerine beylik sözler aktarmak zorunda kalacaktım. “Sizin duygularınızı düzenlemeye ihtiyacınız var, öykü yazın mesela.” Öykü mü? “Evet evet; öykü...” Önerisinin başka gerekçeleri de olduğunu ima ediyordu bakışlarıyla; ama bunları öğreneceğime dair bende uyandırdığı umudun boyutlarından ürkmüş olsa gerek, kararı ileri bir tarihe erteleyerek duruşmayı kapatan bir yargıç edasıyla sözlerini tekrar etti: “Duygularınızı düzenlemek için.”
Birkaç görüşmenin ardından karımın da gelmesini istedi. Benimle ilgili her duruma bir şekilde karımın da bulaşması çok canımı sıktığından yüzümü ekşittim. Her şey karımda çok çabuk bir alışkanlığa dönüşebildiği ve doktor da onun gevezeliklerinden hoşlandığı için birlikte gider gelir olduk tedaviye. İkimizi de afallattı bu durum; uzun zamandır ortak bir şey yapmıyorduk. Yan yana oturuyor ve doktorun ne türden bir bunalım içinde olduğumuza dair sözlerini dinlerken, bir tehlikenin karşısında ister istemez yakınlaşan iki insan gibi el ele tutuşuyorduk. Bir bunalım denizine düştüğümüz doğruydu ama birbirimiz için birer yılan olduğumuzu görmezden geliyordu Necati Bey. Böylelikle ilk sorun, yani benim sorunum, düşünmemeye çalışırken ne hale geldiğim unutulunca doktordan ümidimi kestim. Karım da kendisinde alışkanlık yapan şeylerden sıkılmayı erdem sayabileceği kadar tek başına tedaviye devam ettikten sonra doktorla ilişkisine son verdi. Derslerini hiç aksatmadan tıp fakültesini bitirip uzmanlık sınavını başarıyla vermiş gibi kendini tamamen evimize adayarak benim üzerimde çalışmaya başladı. Doktorun gözünde bana kıyasla daha iyi durumda olduğu için doğal olarak kendinde bu hakkı görüyor ve ona boyun eğmemi bekliyordu. Evet, başıma bir sürü iş açan Necati Bey’e kızmıyor değilim, ama onun sayesinde başladığım öykü’nün bana iyi gelen tarafları olduğunu itiraf etmeliyim.
Karım, idealizmine yakışır bir şekilde, beni düzeltme çalışmalarına ek olarak evde tadilatı başlatmakta hiç geç kalmadı. Salona bir pencere açılacak, mutfak dolapları, kapılar değişecek, alçı sıva, kartonpiyer, boya işleri yeniden yapılacaktı. Kadınlar, savaşı başlatabilirler ama bu onların cephede ordunun başında ileri koşacakları anlamına gelmez. Elbette ustaların başında bekleyerek işi takip edecek olan kişi bendim. Durmadan düşündüğüm halde, düşünmemeye çalışmak için herhangi bir nedenle karşılaşmadığımdan, yıllık iznimin bir bölümünü böyle geçirmek bana ruhsal bir yorgunluk yaşatmadı. Ve bu süre içinde önemli bir tanışma yaşadım.
Tadilatın üçüncü günü, alçı sıvayı yapmak için gelen ustalardan birinin kendi kendine konuştuğunu fark ettim. Fısıltılarını keser korkusuyla çaktırmadan yanına yaklaştığımda, spatulayı her duvara vuruşunda saydığını anladım: “İki bin yüz altmış altı... İki bin yüz altmış yedi...” Yaptığım işin rutinliğinin verdiği ‘sayısız şeyi düşünme imkânı’ndan kaçabilmek için benim de böyle saydığım çok olur. Bu adamla pek bir şey paylaşabileceğimizi sanmıyordum ama derdimi karımdan ve Necati Bey’den daha iyi anlayacağı kesindi. Hatta ona derdimi açmam bile gerekmiyordu. Göz göze geldiğimizde onunla tanışmış olmaktan duyduğum sevinci yanlış yorumlaması üzücüydü ama çok geçmeden iyi niyetimi anlayarak dostluğumuzu gürültülü bir kahkaha ile kutladı. Elimden geldiği kadar bu kahkahaları taklit ederek ona benzediğimi göstermeye çalıştım. Sonuçta ben onun düşünmemeye çalıştığının açık örneğini görmüştüm, fakat o benim de bu illetin pençesine yakalandığımı nereden bilecekti? Aramızdaki benzerliği fark etmesini beklerken, boyaydı cilaydı tam on gün geçti ve tadilat bitti.
Ama evlilik hayatında her zaman onarılacak bir şeyler vardır, her zaman. Ve biz erkekler akşamları eve dönerken biraz tedirgin olmakta haksız değiliz. Çevrelerindeki her şeyi düzeltmeye bayılan, işleri bittiğinde ise bir oh çekmek yerine jinekoloğa giden kadınlar vardır. Bazı erkeklerin anlaşılmaz kibrinin altında eşlerinin düzenli olarak jinekoloğa gitmesi yatar. Ben onlardan değilim. Jinekologdan dönen karıma aldırış etmeyecektim ama bir bardak suyla birlikte bana nasıl yutacağımı kestiremediğim kocaman bir hap uzatınca donakaldım. Karım hapın bir eşini çarçabuk yutarak anlatmaya başladı: Jinekolog Doktor Sevim Dönmez her insanın kendine özgü mikroplar ürettiğini ve bazı çiftlerde eşlerin birbirinin mikroplarına kolay alışamadığını söylemiş. “Necati Bey’e gideceğimize keşke Sevim Hanım’ın kapısını daha önce çalsaydık,” dedim. Karım bir kahkaha attı ve “Bunun senin ruh sağlığınla ne alakası var,” dedi. Tartışmadım. Tartışmayı sevmem çünkü. Ayrıca Sevim Dönmez’in sözleri çok önemliydi. Sevim Dönmez’in Necati Alışkan’la işbirliği içinde olduğunu düşünmedim değil; ama ben o kadar çok şey düşünürüm ki, düşündüğüm herhangi bir şeyin diğerine baskın gelecek kadar güçlenmesi mümkün olmaz. Fakat bu sefer ilginç bir şey oldu, tartışmak istemesem de, karımla benim mikroplarımızı barıştıracak olan hapı yutmamakta diretiyordum. Karımdan düşünmek için iki gün süre istedim. Bana “Sen zaten hep düşünüyorsun,” dedi “böyle bir şeyi düşünmek için insanın zamana mı ihtiyacı olur.” “Senin sağlığını umursuyorum canım. Senin mikroplarını umursuyorum, kendi mikroplarımı da umursuyorum ama onlar arasındaki uzlaşmayı böyle bir müdahale ile sağlamak beni işin içinden çıkamayacağım kadar çok sayıda düşünceyle baş başa bırakabilir.” Gözlerime duygulu duygulu baktı: “Sadece bir tane hayatım. Bir tanecik.” Gerçekten de başka hap yoktu. Ama önemli olan hapın bir kere ortaya çıkmış olmasıydı. Yutsam da, yutmasam da düşüncelerimi o haptan ayıramayacaktım. Ve yuttum. Elimi sıkıca tuttu ve gözlerini gözlerimden ayırmadan “Bir şey olursa, Necati Bey’e yeniden gideriz,” dedi. Bir jinekoloğun insanı akıl hastası yapma olasılığı her zaman vardır.
Bu yazı Cuma, Ağustos 21, 2009
tarihinde eklendi ve
Kitap tanıtım
kategorisinde arşivlendi.
Siz de yorumunuzu ekleyebilirsiniz
ve isterseniz sonraki yanıtlara abone olabilirsiniz;
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
.
Etiketler
- 80s
- 9.58
- Amerika
- anne
- ayısı
- Ayşe
- bahtsız
- balık
- Barış Manço
- basit
- bebek
- bedava
- bedevi
- bırakmak
- Bilim ve Teknoloji
- Bilimsel
- Blogger
- Blogger ipuçları
- Bodrum
- Bolt
- bugün
- buzağı
- Cem Karaca
- Cem Yılmaz
- Cep Telefonu
- cicegi
- çölde
- Dead
- deli
- Demir
- devamını oku
- dikkat
- Dile
- Duyuru
- Dünya
- efe
- Eğitim
- Eğitim Hayatı
- Engel
- ergir
- eserler
- Fıkra-Mizah
- Flash - Animasyon
- fotoğraf
- galerisi
- gallery
- Geldi
- geldim
- gençlik
- Genel Bilgi
- Guvenlik
- Gündem
- hafızası
- hayat
- hex
- hicaz
- Hikaye-Siirsel
- Hoşgeldin
- huzur
- Image
- Island
- ibrahim
- inceleme
- internet
- isletim sistemleri
- kadın
- kaldırma
- Karabaş
- karikatür
- Kariyer
- kemal
- keman
- kırılmaz
- kıssadan hisse
- Kisisel Gelisim
- Kitap tanıtım
- Klip
- klon
- kodları
- konak
- kopya
- kutup
- Linet
- Linkler
- live
- Makale
- melek
- Meslek Rehberi
- mimoza
- Music
- Mustafa Kemal Atatürk
- mutluluk
- naber
- Neyleyim
- okul
- Orkestra
- Oyun
- ödüllü
- ömrüm
- özel
- özledim
- Pardus
- pazar
- Pelikan
- photo
- Program
- Radyo
- Ramazan
- Relax
- renk
- resim
- rgb
- sadri
- Saglik
- sayar
- seni
- sigara
- Similar
- Site tanıtım
- spor
- şeytan
- taksim
- Tarih
- tavsiye
- The Last Templar
- Tiyatrosu
- travesti
- TRT
- Tunalı
- Türkiye
- uninstall
- Usain
- Video
- Vista
- volkan
- Windows
- Yalçın
- Yasemenler
- yaşamak
- yolu
- yorumsuz
- yöntem
..
takipteyim...
-
-
Limon Kremalı Kek Tarifi8 ay önce
-
-
-
CAM GİBİ DENİZZZZ - ÇEŞME SAHİLİ5 yıl önce
-
2019-2020 İŞ GÜNÜ TAKVİMİ5 yıl önce
-
10 Yaş6 yıl önce
-
-
-
-
İyi ki Doğdun Vişnapcım :)9 yıl önce
-
-
Bir iletişim aracı olarak etiket9 yıl önce
-
Taşındık!10 yıl önce
-
-
...11 yıl önce
-
Hayata çaktırmadan göndermeler 1413 yıl önce
-
-
GrieeX 2.1.6 Film Arşivleme Programı13 yıl önce
-
Blog Dergisi Eylül Sayısı #Sayı: 1314 yıl önce
-
Resmi Google Buzz Tuşları14 yıl önce
-
BİR KANAYIŞIN HİKAYESİ15 yıl önce
-
Duruşlar (Dachi)15 yıl önce
-
TreeDBNotes Pro v3.37.00116 yıl önce
-
-
-
-
-
ARAMA YAPIN
İzleyiciler
Son Yorumlar
Popüler Konular
Ceplerden Rastgele
Kumbaram
-
►
2010
(17)
- ► Temmuz 2010 (1)
- ► Haziran 2010 (4)
- ► Mayıs 2010 (8)
- ► Nisan 2010 (1)
- ► Şubat 2010 (2)
-
▼
2009
(227)
- ► Aralık 2009 (3)
- ► Eylül 2009 (10)
-
▼
Ağustos 2009
(55)
- Hoşgeldin Ramazan
- Özel okulla devlet okulu arasındaki fark
- Arkadaş olabilir miyiz
- İstedim vermediler
- Hafif olsa yine bi derece ama
- Haş iki o
- Tamam Geldim
- Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı
- Travesti
- Böyle bir Bodrum gördünüz mü?
- Türkiye'nin ilk klon (kopya) buzağısı Efe
- Kaybolunca daire çiziyoruz
- Can Yücel
- Büyü bozulmasın, dostluk iplikleriniz kopmasın
- Google Similar Image ile en ideal resime ulaşın
- Uyursanız Ölürsünüz
- Mehmet Erte - Bakışın Kirlettiği Ayna
- Ömür Göksel - Sevemem Artık (MaDe bY SaYdeK44®) - ...
- Haydi Gel Benimle Ol - Sezen Aksu
- Ata - Ankara Rüzgarı
- Windows bıraktığınız gibi açılsın
- İnternet bağımlılığı yatarak tedavi ediliyor
- Öğrenmeyi Kolaylaştıran 10 Teknik
- Beynin gizli kodları ve yaşam gücü
- Ne lan bu sıcaklar - Pelikan®Blog
- Eğlenmenin sınırı mı var, yeter ki iste
- Kuantum Olumlama
- Bir bardak vişne suyunun mucizesi
- Demir Karabaş - Hicaz taksim
- Her zaman çözüme odaklanın
- Google 'caffeine' ile daha hızlı arayacak
- Volkan Konak - Sunay AKIN - Keklik Gibi - Dido
- Cep telefonları nasıl dinleniyor?
- Windows 7 ve DirectX 11
- İlginç reklam afişleri
- Hepimiz 4 Eşliyiz Aslında..
- Dar Ayakkabı
- Soru sorma sırası sizde
- Bir lider nasıl olmalı?
- Önemli olan sizsiniz
- Kendinizi test edin
- Kendinizi iyi tanıtın!
- Kariyer tutkunuz için dört adım
- Bilişim suçlarına dikkat!
- Kyoto Protokolü Nedir? Kapsam ve Maddeleri Nelerdir?
- Atatürk'e göre dünyanın en büyük insanı
- Sıradaki Teknoloji 4G
- SuperFetch ile Vista'yı Hızlandırın
- Vista'nın 40 vazgeçilmez programı
- Kilolu arkadaş kilo aldırıyor
- İnternetten müzik indirmenin cezası
- Atatürk'ün Sözleri
- Allah'a Havale Etmek
- Zeytin ve Zeytinyağı Tarihçesi
- Windows Vista Güvenlik Duvarı
- ► Temmuz 2009 (120)
- ► Haziran 2009 (34)
Canlı Cep Trafiğim
Zirve100 Site ekle
0 yorum yapıldı